Ne aramıştınız?
Lifestyle

Amman Gezilecek Yerler & Seyahat Rehberi

Amman’da 4 milyondan fazla insan yaşıyor. Şehir aslında ikiye ayrılıyor gibi. Bir yanda modern, diğer yanda geleneksel Amman var. Uzaktan baktığınızda kübist mimari ile kibrit kutularını andıran kumtaşı cepheli binaları rahatlıkla ayırıyorsunuz.

2019’da aldığım en doğru seyahat kararlarından biri, şimdiye kadar hep ertelediğim Ürdün’ü nihayet görmek oldu. Belki hem yakın hem vizesiz oluşu nedeniyle “nasılsa giderim” diyerek pas geçtiğim bir ülkeydi ama “keşke daha önce gelseydim” dedirtti. Tanışıklığımız başkent Amman ile başladı ve karşıma İstanbul gibi 7 tepeli bir şehir çıktı. Üstelik tarihi 7 bin yıl öncesine uzanan bir şehir. Gelin bir Ortadoğu başkentini birlikte gezelim, adım adım…

Amman’da 4 milyondan fazla insan yaşıyor. Şehir aslında ikiye ayrılıyor gibi. Bir yanda modern, diğer yanda geleneksel Amman var. Uzaktan baktığınızda kübist mimari ile kibrit kutularını andıran kumtaşı cepheli binaları rahatlıkla ayırıyorsunuz. Batı Amman, modern yapılaşması ve mekanlarıyla şehrin batıya dönük yüzü ve daha zengin kesime ev sahipliği yapıyor. Doğu Amman ise tarihi yapıları, otantik dokusu, mütevazı mekanları ve sosyo - ekonomik yapısı ile şehrin diğer yüzünün tam zıttı.

Yeşili az, tarihi çok!

Amman taşın başrolde olduğu, gözünüzün yeşili aradığı bir kent. Bu panorama ilk bakışta hayal kırıklığı yaratsa da şehrin içine dalınca fikriniz değişecek; benim için öyle oldu! Önce güne güzel bir kahvaltıyla başlayın. Kentin en eski ve otantik lokantalarından olan Hashem’i tercih edebilirsiniz. Ardından şehri tanımaya başlamak için kaleye çıkın. Özellikle içindeki Arkeoloji Müzesi görülmeyi hak ediyor. Ben ayrıca Herkül Tapınağı’na hayran kaldım. Oradan müthiş Antik Roma tiyatrosunu gezin ve bizdeki Eminönü - Sirkeci hattını anımsatan çarşıların olduğu tarihi sokaklara dalın.

Gökkuşağı gibi rengarenk bir cadde

Ben Amman’da en çok Gökkuşağı Caddesi’ni (Rainbow Street) sevdim. Burada uğrayabileceğiniz çok yer var. Öncelikle Kral Abdullah ve Kraliçe Rania’nın da uğrak yeri olan ve şehirdeki en iyi falafelci olarak bilinen Al Quds’ta mutlaka bir sandviç atıştırın. 

Yok ben oturup rahat rahat yemek yiyeceğim bir yer arıyorum derseniz, adresiniz Sufra olsun. Kolonyel mimariyi Arap esintileriyle birleştiren eski ve çok güzel bir villada yer alıyor. Asırlık ağaçların yer aldığı bahçesi özellikle bahar - yaz aylarında çok keyifli. Begonvillerin coştuğu bir ortamda yiyeceğiniz nefis lezzetler için önerilerimi isterseniz; fatteh betinjian, fattet jaj, foul akhdar, fassoulia bezzait, thalat, fukharat, magloubeh ve ülkenin milli yemeği olan mansaf’ı not edin. Tercih sizin!

Makaron ve kurabiye cenneti!

Tatlı hakkınızı caddedeki bir başka mekânda kullanın derim. Çünkü kısa bir yürüyüşle ulaşacağınız yan sokaktaki Jordan River Foundation’a mutlaka gitmeniz gerek. Ürdün usulü kurabiyeler, müthiş lezzetli makaronlar ve harika bir kahve! Lezzetlere eşlik eden ortam da cabası… Yine eski bir yapıdan başarıyla kafeye dönüştürülmüş bir mekan. İçinde Ürdünlü kadınların el emeği, göz nuruyla hazırladıkları birbirinden güzel yerel dekoratif ürünler sergileniyor.

Kadınlara anlamlı destek

Öğrendim ki bu mekan Kraliçe Rania’nın desteğiyle birçok sosyal sorumluluk projesi yürütüyormuş. Ürdünlü ev kadınlarına ekonomik özgürlük sağlamaktan, mültecilere iş olanaklarına, çocuklara güvenli barınma hizmeti sunmaya kadar çok önemli işler yapıyorlar… Hatta çok iyi bildiğiniz ve ülkemizde de şubeleri olan yabancı bir ev - dekorasyon mağazası ile işbirliği yapmışlar. Yüzlerce kadın, 2 yıl boyunca Ürdün’ü yansıtan tasarımlarla 250 bin yastık üretecekmiş. Dünyanın her yerinde bu anlaşmalı markanın mağazalarında satışa çıkacakmış. 

Şifalı sabunlar

Gökkuşağı Caddesi’nde sadece kafe ve restoranlar yok tabii ki… Ölü Deniz’in şifalı çamurundan yapılan kozmetik ve bakım ürünlerini bulabileceğiniz Soap House’un yolunu tutun. Birbirinden güzel sabunları bulacağınız dükkandaki ürünler hem sağlığa hem doğaya dost.

Aklınızda olsun, bu ana caddenin ara sokaklarında her cuma günü Souq Jara kuruluyor ama yaz aylarında… Hem yerel el sanatları örneklerini hem de özgün hediyelik eşyaları bulabilirsiniz.

Hemen hemen her şehrin vazgeçilmez bir mekanı vardır. İşte Books Cafe de Amman için öyle. Keyifli bir mekan; sıcak ve davetkar bir havası var. 

Sanat galerileri, çatılarda restoranlar

JCaddeden ayrılıp yan sokaklarda yürürken Galata ve Karaköy gibi yıllarca unutulan ama yeni açılan mekanlarla tekrar hayat bulan Weibdeh’in tadını çıkarın. Özellikle şehrin sanatla buluşan yüzüne şahitlik edeceksiniz. Birçok küçük galeri var. Ürdünlü sanatçıların birbirinden güzel eserlerini sergileyen Wadi Finan’ı özellikle not edin, bence uğramanız gerek. Semtte birçok çatı katı restoranı da var. Wild Jordan Center’dan vadi manzarasını izlemek harika. Cantaloupe’da da manzara güzel.

Girişimci Türk kadınlar

Amman, pek çok Türk aileye ve Ürdün’lülerle evlenerek buraya yerleşen çok sayıda Türk gelinin yaşadığı yer. Ve ne mutlu ki ekonomik hayatın içindeler. İşte böyle iki yerin adını özellikle bilin istiyorum. Biri Weibdeh bölgesinde, bir Türk kadın girişimcinin Sade Kahve adıyla açtığı mekan. Diğeri de kentin gözde semtlerinden Abdoun’da yer alan Eatery.

Maria, Dina ve Tania adındaki üç kız kardeşin büyükannelerinin anısını yaşatmak üzere açtıkları Beit Sitti’de Hajje’de, geleneksel Ürdün ev yemekleri pişirip yiyebilirsiniz. Ben yapmadım ama ilginç bir deneyim olabilir. Bu arada Shams Al Balad’ın kahvaltıları meşhurmuş, o da notlarınız arasında bulunsun.

Geleneksel el sanatları 

Amman merkezde, sanki Eminönü, Mahmutpaşa, Tahtakale semtlerini hatırlatan manzaralar göreceksiniz. Baharat dükkanlarını, Ürdün işi kilimler ve geleneksel ürünler satan mağazaları ziyaret edebilirsiniz. Eğer benim gibi bir tatlı canavarıysanız, kentin en meşhur tatlıcısının yolunu tutmadan olmaz. Sadece iki çeşit künefe yapan Habiba’da günün neredeyse her saati sıra var, demedi demeyin. 1947’de kurulmuş, şehrin birçok yerinde şubesi var ama herkes ilk açılan dükkanda yemek istediği için hep kalabalık.

Kral Hüseyin’in araba sevdası

Kral Abdullah, araba tutkunu babası Kral Hüseyin’in anısına bir müze kurmuş. Arabaların Ürdün’ün tarihiyle birleştiği Kraliyet Otomotiv Kulübü ve bünyesindeki Araba Koleksiyonu Müzesi ilginç bir adres. 70 kadar araba ve motorlu taşıt var. İçlerinden bazılarının anlamı özel. Mesela Mavi Lincoln Capri, Kral Hüseyin’i taç giyme törenine götüren araçmış. 1915 yapımı Rolls Royce replikasını da görün; bu otomobilin sahibinin, meşhur Arabistanlı Lawrence olduğu söyleniyor.

Başbakan evinde akşam yemeği

Tüm gün gezip dolaştık, hadi iyi bir akşam yemeği yiyelim dediğinizde muhteşem bahçesi ve harika Lübnan lezzetleriyle adresiniz kesinlikle Fakhreldin olmalı. Burası Amman’daki Levanten/Lübnan mutfağını temsil eden ve lezzetlerini kolay kolay unutamayacağınız 25 yıllık bir mekan. Eski bir başbakanın evinden dönüştürülmüş, duvarları eski Amman’ı yansıtan fotoğraflarla süslü. 

Meşhur sanatçı Fahrelnissa Zeid’in eşi Prens Zeid ile de bir dönem yaşadığı evin güzel ve nostaljik atmosferinde yer alan Tanoureen’de, Arap sanatçıların eserleri eşliğinde birbirinden leziz Lübnan, Ürdün ve Filistin yemeklerini tadabilirsiniz.

Dünyanın en tuzlu denizi

Ve tabii ki Ölü Deniz’i anlatmam lazım size. Dünyanın en alçak noktası, deniz seviyesinden 400 metre aşağıda ve dünyanın en yüksek tuz oranına sahip iç denizi. Zaten bu yüzden Ölü Deniz deniyor çünkü tuz oranının yüksekliği nedeniyle hiçbir canlı yaşayamıyor. Hani elinde gazetesiyle sırtüstü yatan adamın o meşhur fotoğrafındaki gibi, batmanız mümkün değil!

Şifalı su, şifalı çamur

Ölü Deniz’in hem suyunun hem kumunun içerdiği mineraller ile çeşitli hastalıklara iyi geldiği düşünülüyor. Başta da cilt hastalıkları ve romatizma… O yüzden burada çamur banyosu yapan çok kişi göreceksiniz. Tavsiye edilen; önce 20 dakika kadar suda kalmak. Zaten fazla efor sarfetmeden yüzeceğiniz için çok yorulmayacaksınız. Sonra tamamen çamura bulanıp kuruyana kadar bekleyin. Ardından tekrar denize girip çamurdan arının ve 20 dakika kadar daha denizde kalın. Böylelikle faydasını daha çok göreceksiniz. Ölü Deniz’in etrafında birçok otel var. Bazılarına günübirlik giriş ücreti ödeyerek plajından yararlanabiliyorsunuz. 

Gurur Duydum!

Amman seyahatimde konakladığım W Hotel’i çok sevdim. Ama daha çok sevdiğim şey, bir Türk kadının genel müdürlüğünde yönetilmesi oldu. Esra Parin W Hotel’in Genel Müdürü. Otelin mimarisinden mutfağına, odalarından personeline kadar her aşamasında üst düzey bir zevk ve modern detaylar hakim. Tüm bunlara Ürdün’ün 7 tepesine nazır manzarası da eklenince, unutulmaz bir konaklama deneyimi oldu. THY’nin Amman’a haftanın her günü direkt uçuşları var. Ben İstanbul’dan bir tur sonrası yola çıktığım için apar topar gece yarısı uçağına yetişmiştim. Ve sabaha karşı o yorgunlukla otele girdiğimde, 10 kişilik bir karşılama ekibinin şımartan sürpriziyle karşılaştım. Tek kelimeyle unutulmazdı! Odada öyle neşeli ve rengârenk bir ortam vardı ki sabahın kör saatinde enerjim ancak bu kadar yükselebilirdi.

Jerash Antik Kenti

Amman’a yaklaşık 50 km mesafede yer alan Jerash, çok görkemli bir Roma şehri. Antik Roma’dan bütünlüğünü koruyarak günümüze dek ulaşan en önemli örnekler arasında. Şehre dev Hadrian Kapısı’ndan giriyorsunuz. Zeus ve Artemis tapınakları, tiyatrolar, hipodrom ile gezmeye doyamayacağınız detaylarla dolu. Bu arada Eyyubiler tarafından 12. yüzyılda inşa edilen Ajloun Kalesi de görülecekler listenizde olsun. 

 

Saffet Emre Tonguç

Saffet Emre Tonguç, tarihçi, seyahat yazarı ve profesyonel rehber. Boğaziçi Üniversitesi’nin Turizm ve Otel Yöneticiliği, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler ile Osmanlı Sosyal Tarihi yüksek lisans bölümlerinden mezun oldu. Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde işletme üzerine doktora çalışması yaptı.