Amerikalıların “Şarap Ülkesi” diye adlandırdıkları ve en iyi üzümlerin yetiştiği Napa Vadisi, San Fransisko’nun kuzeyinde yer alıyor. Burada Yountville, St.Helena, Calistoga, Healdsburg, Paso Robles, Sonoma gibi çok sayıda şarap üretimi yapılan yer mevcut ama Napa bunların en tanınmış olanı. Bu bölgenin tek özelliği şarapları değil, aynı zamanda ülkenin en varlıklı insanlarına da ev sahipliği yapıyor. Florida’daki deniz, güneş, plaj üçgeni Kaliforniya eyaletinde yer alan Napa’da şarap, doğa, spa, lüks hayat dörtgenine dönüşmüş. Doğanın cömertliğine paranın görkemi eklenince, dünyadaki cennetler sıralamasına üst sıralardan giriş yapmış Napa. Olay sadece lüks bir eve sahip olmakla da bitmiyor, Sausalito ya da Tiburon gibi bir sahil kasabasında da tekneniz olması gerekiyor. ABD’deki şarap üretiminin yalnızca % 5’i Napa ve civarında yapılıyor. Şarap işine yaklaşık altmış yıl önce soyunmuş olmalarına rağmen buradaki şarapların meşhur olmasının sebebi en kaliteli markaların bu bölgede üretim yapmasından kaynaklanıyor. Üç yüzün üzerinde şaraphane var ve bunların üretimlerinde İtalya, Avustralya gibi ülkelerden gelen üzümler de kullanılıyor. Önemli olan zaten üzümün menşeinden ziyade şarabın kalitesi. Bağlarda ağırlıklı olarak Chardonnay, Merlot, Cabernet Sauvignon gibi Fransız ile Sangiovese gibi İtalyan kökenli üzümleri yetiştirmeyi tercih ediyorlar. Ben son seyahatimde Domaine Chandon ( www.chandon.com), Clos du Val (www.closduval.com), Sterling (www.sterlingvineyards.com ), Artesa (www.artesawinery.com), Ferrari Carano (www.ferrari-carano.com )’yu ziyaret edip, bol miktarda şarap tadımı yaptım. Ardından “Dünya ne güzel, insanlar ne iyi” modunda Araujo marka şarapların üretildiği, muhteşem bir çiftliğin içinde yer alan şaraphaneye gittim. Ürettikleri şaraplardan bir tanesi Las Vegas’taki meşhur Bellagio Hoteli’nde 875$’dan satılıyordu! Gördüğüm kadarıyla Napa’da “Amerikan Rüyası” son sürat devam ediyor. Kadehler hep havada, giderseniz siz de kaldırın kadehleri, ya “Şerefe” ya da “Cheers” diyerek.
Yolun en lüksü: Amalfi Sahili
Amalfi Sahili, Sorrento ile Salerno arasında ve 69 kilometre uzunluğunda. Bu bölgede seyahat tam bir görsel şölen. Uçurumun dibine konuşlanmış Positano isimli dünya cennetindeki katedrale girin, eski zaman sanatçılarının yeteneğini takdir ederken yaz sıcağında dingin bir serinlikle karşılaşacaksınız. Yolun devamında, 16 kilometre sonra yer alan Amalfi’nin adı Herkül’ün aşık olduğu bir su perisinden geliyor. Amalfi genç yaşta ölüp aşkları kısa sürünce Herkül onu dünyanın en güzel yerine gömeceğine dair söz vermiş ve onun şerefine Amalfi’yi inşa etmiş. Tarihçiler ise Amalfi’nin İ.S. 447 yılında kurulduğunu söylüyorlar. Burası o kadar güzel ki, tarihçilere inanmayı boş verin, kendinizi mitolojik hikayenin büyüsüne kaptırın. Amalfi’deki büyük kilise Duomo 10. yüzyıldan kalma, vakit bulursanız içine girip bir bakın. Bu yol üzerinde ayrıca Romalıların Hunlardan saklanmak için kullandıkları Ravello Köyü ile Richard Wagner’in son operası Parsifal’i yazarken esinlendiği Villa Rufolo var. Amalfi’de Santa Katerina’yı (Tel: 089 87 10 12) deneyebilirsiniz. Positano’daki L’Hotel Palazzo Murat (www.palazzomurat.it), La Sirenuse (www.sirenuse.it) ve Il San Pietro (www.ilsanpietro.it ) otellerine kalmasanız bile göz atmak ya da içkinizi yudumlamak için adımınızı atın.
Karayipler’in en lüksü: Calivigny Adası
Para önemli değil, dünyadaki en pahalı ama aynı zamanda en lüks tatillerinden birini yapmak istiyorum diyorsanız Calivigny Adası’na gidin. Karayipler’deki adada farklı boyutlarda villa ve evler misafirlerini bekliyor. “Villa” ve “Ev” denilince aklınıza gelen resimleri hemen silin. Bunlar hizmetçileri, aşçıları, güvenlik elemanları ve şoförleri ile “lüks” kavramını başka bir boyuta taşıyan yapılar. Bazılarının dekorasyonu Oscar de la Renta ve Richard Frinier’in elinden çıkmış.
En lüksün en lezzetli ile dans ettiği şehir: Hong Kong
Hong Kong dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Doğudaki konumu ve batıya çevrilmiş yüzüyle farklı mutfakları bir araya toplamış. Damak tadına ve lükse düşkün olanlar için şehirde beş tane favori restoranım var: Lung King Heen, şehrin en güzel otellerinden biri olan Four Seasons’da yer alıyor. Hong Kong Limanı’nın görkemli manzarasına Çin mutfağının eşsiz lezzetleri eşlik ediyor. Sushi Hiro adından da anlaşılacağı gibi sushinin en lezzetli ve tazesini sunuyor. Minimalist dekorasyon, mükemmel servis ve yüksek fiyatlar mekanın ilk hatırlattıklarından. Gaddi’s ise Fransız mutfağının temsilcilerinden. Saraya benzer bir atmosferde gayet resmi bir servis var. Kendinizi Fransa’da, bir aristokratın malikanesinde yemek yer gibi hissediyorsunuz. Petrus, Shangri-La Adası’nda bulunuyor, önünüzde Victoria Limanı manzarası, tabağınızda ise ünlü şef Frederic Chabbert’in Fransız spesiyaliteleri duruyor. Sevgilinizi etkilemek için ideal bir ortama sahip! Felix ise beni tasarımıyla etkileyen bir restoran. Gaddi’s ile aynı mekanda ve şehrin en lüks otellerinden olan Peninsula Hotel’in çatı katında yer alıyor. Philippe Starck yaratıcılığını konuşturmuş. Özellikle erkek tuvaletindeki manzara ile kombine edilmiş tasarım çok enteresan. Dilerseniz sadece barına bir içkiye gidin.
Kayağın en lüksü: Courchevel/ Fransa
Dünya jet sosyetesinin gelmekten keyif aldığı bir yer Courchevel. Bir adı da “Milyonerler Kuşağı”. İngiltere tahtının veliahtı Prens William ve eşi Kate’in tatillerini geçirmesiyle ile gündeme gelmişti. Şıklık, zarafet, lüks, kesintisiz olarak kilometrelerce uzayan pistler, kar kalitesi kentin sürekli gündemde kalmasını sağlayan nedenlerden sadece birkaçı. Üç vadiye (Les 3 Vallees) yayılmış Courchevel. Üstelik üçünü birbirine sorunsuz bağlamayı başarmışlar. Her seviyeden kayakçının çekinmeden gelebilmesi için farklı zorluklarda pistler yapılmış. Her detay düşünülmüş, kar yağmaması riskine de bir önlem bulunmuş; 500’den fazla kar makinesi yağışsız günler için görev bekliyor.
II. Dünya Savaşı’nın ardından başlayan inşaatlar zaman içinde dağın farklı yüksekliklerinde devam etmiş bu yüzden günümüzde 4 köyün rakımları farklı. Köylerin hepsinin adı Courchevel, sadece yükseklikleri ile ayırt ediliyorlar. En çok rağbet göreni Courchevel 1850. Köyün Jardin Alpin bölümü kendisine verilen “Milyonerler Kuşağı” unvanını fazlasıyla hak ediyor. Burada lüks kavramı boyut değiştirmiş, bizim kullandığımız anlamının dışına çıkmış. İhtişamlı oteller, sıcacık, romantik şaleler ve lezzette sınır tanımayan restoranlar hedonistler için mükemmel seçenekler. Fiyatlara bakmadan harcama yapacak durumdaysanız sorun yok, aksi takdirde tatiliniz can acıtıcı bir hatıraya dönüşebilir. Diğer taraftan her şeyin pahalı ve ulaşılamaz olduğunu düşünmek Courchevel’e haksızlık yapmak olur. Özellikle daha küçük, samimi ortamlar ve makul fiyat arayanlar Courchevel 1650’yi hedeflesinler. Kusursuz bir ulaşım ağı kurulmuş Courchevel’de. Her otelden istediğiniz piste bağlantı var. En uzunu 120 kilometre olmak üzere toplam 600 kilometrelik pisti var kentin. En güzel yanı da pistlerin tek bir kuruluş tarafından işletilmesi. Bu sayede tek bir skipass ile istediğiniz pistlere giriş yapabiliyorsunuz. Gece kaymak isteyenler için ışıklandırılan pistler, ısıtmalı telesiyejler sizi şımartacak detayların sadece bazıları. Kendine güvenen ve daha fazla kar keyfi isteyenler için heliski olanağı da mevcut.
Nerede yenir?
La Mangeoire: Menüsündeki yemekler ve şaraplar damak zevkinden ödün vermeyenler için. Restoranda akşam canlı müziğin başlamasıyla birlikte bir parti havası esiyor. Hiç kasılmayın, şu ana kadar kendisini dans ederken bulmayan olmamış.
La Cloche: Courchevel 1850 için makul fiyatlı bir restoran. Yemekler ve şaraplar kaliteli. Tüm bunlara güler yüzlü servis de eklenince restorandan mutlu ayrılıyorsunuz.
Le Mountain: Menüde ağırlıklı olarak Fransız mutfağının örneklerini göreceksiniz. Ancak fondue konusunda da çok iddialılar. Hoş dekorasyonu ve düzgün servisi ile samimi bir atmosfer yaratılmış.
Nerede kalınır?
Le Chabichou: Kentteki en lüks otellerden biri. Kendinizi tesisin en önemli ve tek misafiri gibi hissettirmek konusunda uzmanlar. 2 Michelin yıldızlı restoranı da Fransız yemekleri ve şaraplarının en lezzetli örneklerini tatmanızı sağlıyor.
Hotel Des Neiges: Kendiniz Fransız zarafeti ile sarmalanmış gibi hissedeceğiniz otelin ucuz olduğunu söylemek mümkün değil. Ancak hizmet 1. sınıf.